SANIK DOĞRUYU SÖYLEMEK ZORUNDA MI ?

Ceza muhakemesi kanununa ve Anayasaya baktığımız zaman ;

  • Sanık: Kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişiyi,

C. Suç ve cezalara ilişkin esaslar
Madde 38 –
Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.

ifade eder .

İfade ve sorgunun tarzı
Madde 147 – (1) Şüphelinin veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde aşağıdaki hususlara uyulur: 

e) Yüklenen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanunî hakkı olduğu söylenir

Madde 2- 

g) İfade alma: Şüphelinin kolluk görevlileri veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini,


h) Sorgu: Şüpheli veya sanığın hâkim veya mahkeme tarafından soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili olarak dinlenmesini,

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- A) Dinlenen tanıkların oluş hakkındaki anlatımları tartışılıp reddedilmeden ve hangi sebeple değerlendirmeye alınmadığı açıklanmadan, varsa birbirleri ile veya mağdurun anlatımları arasındaki çelişkiler veya mağdurun anlatımları arasındaki çelişkiler giderilmeden ve deliller birlikte değerlendirilmeden,

B) Sanık İsmail’in yaralıya el uzatma olarak nitelendirilen eyleminin neden ibaret olduğu, denetime olanak verecek biçimde karar yerinde açıklanmadan yetersiz gerekçeyle hükümler kurulması,

2- CYY.nın 135. maddesine göre, susma ve suçlamayı kabul etmeme hakkı bulunan sanıkların yargılamaya yardımcı olmadıkları biçimindeki yasal olmayan gerekçe ile haklarında TCY.nın 59. maddesinin uygulanmasına dair isteğin reddine karar verilmesi,

Yasaya aykırı YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2002/24538 Karar Numarası: 2003/9411 Karar Tarihi: 14.10.2003

Şüpheli ya da sanık kendi aleyhine delil göstermek yakınlarını suçlamak ya da işlemiş olsa bile kendisine isnad edilen suçu ikrar yani kabul etmek zorunda değildir. Çünkü sanığa suç ithamı sanığın kendi iradesinde bağımsız bir şekilde yapılmaktadır. Sanık kendisine itham edilen suçlama ile ilgili kendi mahkumiyetine neden olabilecek bir davranışta bulunmaya zorlanamaz .

Sanık …..’ın savcılık ve mahkemedeki savunmalarında, suçlamayı reddederek davaya konu kaçak akaryakıtın sanık ……’a ait olduğunu beyan etmesi, bu savunmasının tüm aşamalarda diğer sanık tarafından doğrulanması, kaçak akaryakıt varillerinin sanığın babasına ait bahçe ve diğer sanığın bahçesinin yakınında bulunması, sanığın kollukta müdafii olmaksızın alınan suçlamayı ikrara yönelik beyanının sonraki aşamalarda doğrulanmaması karşısında, 5271 sayılı CMK’nın 148/4.maddesi uyarınca hükme esas alınamayacağı ve bu kapsamda sanığın atılı suçu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi, Yasaya aykırı, YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2012/28604 Karar Numarası: 2013/20892 Karar Tarihi: 01.11.2013

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 01.04.2014 tarih 2013/9-452 Esas, 2014/153 Karar sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere 5237 sayılı TCK’nun 206. maddesindeki resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşması için yalan beyanın resmi belge düzenleme yetkisine sahip kamu görevlisine yapılmış olması gerekmektedir. Resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında beyanda bulunacak kişinin gerçeği söyleme zorunluluğu vardır. Kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispatlayıcı nitelikte olması, bir başka ifadeyle beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılmasının zorunlu olmaması şarttır. Aksi halde yani kişinin beyanı yeterli olmayıp, bu beyanın doğruluğunun kamu görevlisi tarafından araştırılması zorunluysa ve bu araştırma sonunda bildirimin gerçeğe uygun olmadığı belirlenirse; kişinin beyanına itibar edilemeyeceğinden ve kişinin beyanını içeren belge, ispat aracı olarak kullanılamayacağından, anılan maddedeki suç oluşmayacaktır. Bununla birlikte suçun oluşması için sanığın beyanda bulunması yeterli olmayıp sanığın beyanı üzerine kamu görevlisi tarafından bir belgenin de düzenlenmesi gerekmektedir. Bu bilgiler ışığında somut olaya bakıldığında; sanığın inkara yönelik beyanı ile düzenlenmiş herhangi bir tutanağın bulunmaması karşısında atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçundan beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi, Yasaya aykırı, YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2013/26197 Karar Numarası: 2015/31367 Karar Tarihi: 30.11.2015

  • TCK’nın 206. maddesinde düzenlennen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunun oluşabilmesi için, resmi bir belgenin düzenlenmesi sırasında yalan beyanda bulunulması ve kişinin beyanı üzerine düzenlenen resmi belgenin bu beyanının doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekir. Bununla birlikte, “Adres Kayıt Sistemi” 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kununu’nun 48 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 67. maddesi ise; “Gerçeğe aykırı yerleşim yeri veya cüzdan talep belgesi veren köy veya mahalle muhtarları ile herhangi bir işlem sebebiyle nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunanlar ve bunlara tanıklık edenler altı aydan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklindedir. Buna göre, nüfus müdürlüğüne yanlış adres bildirme eylemi, özel bir düzenleme olması itibariyle, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu değil, 5490 sayılı Kanunun 67. maddesinde düzenlenmiş bulunan “gerçek dışı beyan” suçunu oluşturur. Somut olayda ise; sanığın Nüfus Müdürlüğüne ikametgah adresi olarak bildirdiği yerdeki evi kiralamış olduğunun dosya kapsamından anlaşılmış olması karşısında, gerçek dışı beyan sözkonusu olmayacağı gibi evin olay tarihi itibariyle boş olmasının da beyanın gerçekliğini etkilemeyeceği cihetle, sanık hakkında herhangi bir suçu oluşturmayan eylemi nedeniyle beraate hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde unsurları oluşmayan resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş olması, Kabul ve uygulamaya göre de; TCK’nın 50/2. maddesine aykırı şekilde, seçimlik olarak tayin olunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi, Yasaya aykırı, YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2015/5706 Karar Numarası: 2016/703 Karar Tarihi: 02.02.2016

Ayrıca TCK kapsamında sanığın yalan söylemesi ile ilgili suç olarak düzenlenen bir suç tipi de yoktur. TCK da yalan beyan ile ilgili düzenlenen suçlar şunlardır :

Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
Madde 206- (1) Bir resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine yalan beyanda bulunan kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Yalan tanıklık
Madde 272- (1) Hukuka aykırı bir fiil nedeniyle başlatılan bir soruşturma kapsamında tanık dinlemeye yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye,
dört aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Mahkeme huzurunda ya da yemin ettirerek tanık dinlemeye kanunen yetkili kişi veya kurul önünde gerçeğe aykırı olarak tanıklık yapan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Üç yıldan fazla hapis cezasını gerektiren bir suçun soruşturma veya kovuşturması kapsamında yalan tanıklık yapan kişi hakkında iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(4) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(5) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişinin gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla; yalan tanıklık yapan kişi, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur.
(6) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; (…)102 hükmolunur.
(7) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır.
(8) Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adlî veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Sanık ya da şüpheli kendisini suçlayıcı beyanlarla ilgili doğruyu söylemek ya da suçunu ikrar etmek zorunda değildir. Ancak şüpheli ya da sanık işlemediği bildiği bir suç hakkında ithamda bulunursa iftira suçundan sorumluluğu doğacaktır. Ayrıca tanık da savcı ya da mahkeme huzurunda ifade verirken doğruyu söylemek zorundadır.

Tanığa görevinin önemini anlatma
Madde 53 – (1) Tanığa;
a) Dinlenmeden önce, gerçeği söylemesinin önemi,
b) Gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı,
c) Doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği,
d) Duruşmada mahkeme başkanı veya hâkimin açık izni olmadan mahkeme salonunu terk edemeyeceği,
Anlatılır.