d) Kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgiyi, ( 6698 sayılı kanun madde 3/1-d)
5237 sayılı Kanun’un “Özel hayatın gizliliğini ihlal” kenar başlıklı 134. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir: “Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlal edilmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılır”
5237 sayılı Kanun’un “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” kenar başlıklı 136. maddesi şöyledir:
Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”
22. 5237 sayılı Kanun’un “Nitelikli hâller” kenar başlıklı 137. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;
…
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
İşlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. “
Yönetmelik’in “Kayıtları İnceleme” kenar başlıklı 16. maddesi şöyledir: “Hasta, sağlık durumu ile ilgili bilgiler bulunan dosyayı ve kayıtları, doğrudan veya vekili veya kanuni temsilcisi vasıtası ile inceleyebilir ve bir suretini alabilir. Bu kayıtlar, sadece hastanın tedavisi ile doğrudan ilgili olanlar tarafından görülebilir.”
Yönetmelik’in “Bilgilerin Gizli Tutulması” kenar başlıklı 23. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: “Sağlık hizmetinin verilmesi sebebiyle edinilen bilgiler, kanun ile müsaade edilen haller dışında, hiçbir şekilde açıklanamaz. Kişinin rızasına dayansa bile, kişilik haklarından bütünüyle vazgeçilmesi, bu hakların başkalarına devri veya aşırı şekilde sınırlanması neticesini doğuran hallerde bilginin açıklanması, bunları açıklayanın hukuki sorumluluğunu kaldırmaz.
Hukuki ve ahlaki yönden geçerli ve haklı bir sebebe dayanmaksızın hastaya zarar verme ihtimali bulunan bilginin ifşa edilmesi, personelin ve diğer kimselerin hukuki ve cezai sorumluluğunu da gerektirir…”
24/3/2016 tarihli ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun “Amaç” kenar başlıklı 1. maddesinin ilgili kısmı şöyledir: ”Bu Kanunun amacı, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerini korumak ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemektir.”
6698 sayılı Kanun’un “Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi şartları” kenar başlıklı 6. maddesi şöyledir: “(1) Kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir.
(2) Özel nitelikli kişisel verilerin, ilgilinin açık rızası olmaksızın işlenmesi yasaktır.
(3) Birinci fıkrada sayılan sağlık ve cinsel hayat dışındaki kişisel veriler, kanunlarda öngörülen hâllerde ilgili kişinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir. Sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel veriler ise ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbî teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi, sağlık hizmetleri ile finansmanının planlanması ve yönetimi amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından ilgilinin açık rızası aranmaksızın işlenebilir.
(4) Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde, ayrıca Kurul tarafından belirlenen yeterli önlemlerin alınması şarttır.”
6698 sayılı Kanun’un “Kişisel verilerin aktarılması” kenar başlıklı 8. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın aktarılamaz…”
6698 sayılı Kanun’un “Veri güvenliğine ilişkin yükümlülükler” kenar başlıklı 12. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“(1) Veri sorumlusu;
a) Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek,
b) Kişisel verilere hukuka aykırı olarak erişilmesini önlemek,
c) Kişisel verilerin muhafazasını sağlamak,
amacıyla uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri almak zorundadır.
…
(3) Veri sorumlusu, kendi kurum veya kuruluşunda, bu Kanun hükümlerinin uygulanmasını sağlamak amacıyla gerekli denetimleri yapmak veya yaptırmak zorundadır.
…
(5) İşlenen kişisel verilerin kanuni olmayan yollarla başkaları tarafından elde edilmesi hâlinde, veri sorumlusu bu durumu en kısa sürede ilgilisine ve Kurula bildirir. Kurul, gerekmesi hâlinde bu durumu, kendi internet sitesinde ya da uygun göreceği başka bir yöntemle ilan edebilir.”
Anayasa’nın “Özel hayatın gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir:
“Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz. Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde genel olarak herkesin kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu belirtilmiş, ikinci cümlesinde kişisel veriler bağlamında bazı özel güvenceler sayılmış, üçüncü cümlesinde kişisel verilerin ancak kanunda öngörülen hâllerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebileceği düzenlenmiş, dördüncü cümlesinde ise kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usullerin kanunla düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Buna göre lafzı dikkate alındığında Anayasa’nın 20. maddesinin üçüncü fıkrasının kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı kapsamında sadece işleme şeklindeki sınırlama ya da müdahalelere karşı değil, kişisel verilere yönelik her türlü müdahale ve sınırlamalara karşı güvence getirdiği anlaşılmaktadır (E.Ü., § 63; Bestami Eroğlu, § 101).(Başvuru Numarası: 2019/20473)
Başvuru konusu olayda başvurucunun eşi, başvurucunun evlilik öncesi geçirdiği hastalıklara ilişkin bilgileri içeren hastane kayıt bilgilerine ulaşarak bu bilgileri boşanma davasında delil olarak sunmuştur. Başvurucunun gördüğü tedaviler ile sağlık durumuna ve geçirdiği hastalıklara ilişkin bilgilerin başvurucuya ilişkin kişisel veri niteliğinde olduğu, kişisel veri mahiyetindeki bilgilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesinin ve açıklanmasının da mevzuatta suç olarak düzenlendiği açıktır. Ayrıca 6698 sayılı Kanun'un (bkz. §§ 27-29) işlenen kişisel verilerin aktarılmasının kişinin açık rızasının varlığına bağladığı, 6. maddede özel nitelikli kişisel veri kapsamında sayılan sağlık bilgilerinin aynı maddede belirtilen istisnalar dışında kişinin açık rızası olmaksızın işlenmesinin yasak olduğunun düzenlendiği veveri sorumlusuna da uhdesinde bulunan kişisel verilerin hukuka aykırı olarak erişilmesini önleyecek tedbirleri alma çerçevesinde yükümlülükler öngörüldüğü vurgulanmalıdır. Bununla birlikte Yönetmelik ile de hasta haklarına ilişkin ayrıca düzenleme yapılmış, bu kapsamda kişiye özel hastane kayıtlarının açıklanması ve işlenmesi sıkı şartlara bağlanmıştır (bkz. §§ 23,24). Bu durumda başvurucunun şikâyetlerine ilişkin ilgili mevzuat da gözetilerek etkili bir ceza soruşturması yapılması, bu bağlamda öncelikle olayın tüm yönleriyle açıklığa kavuşturularak ulaşılan sonucun olaya özgü gerekçelerle açıklanması gerektiği söylenebilir. Bu hâlde bireysel başvuru kapsamında yapılacak değerlendirmede dikkate alınacak husus; belirtilen çerçeve içinde yeterli usule ilişkin güvencelerin sunulduğu bir cezai takibatın yürütülüp yürütülmediğine, soruşturmanın bağımsız, özenli, süratli, etkili şekilde yapılıp yapılmadığına ve ulaşılan sonuçların temel hakların içerdiği güvenceleri koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçelerle açıklanıp açıklanmadığına ilişkin olacaktır (Ali Çığır, § 38; Erol Kumcu, § 38). Öncelikle somut başvuruya konu soruşturma sürecinde başvurucunun şikâyeti üzerine Başsavcılık tarafından soruşturmaya derhâl başlandığı ve bu kapsamda şüphelinin ifadesinin alındığı, iddialarla ilgili olarak devlet hastanesiyle yazışma yapıldığı ve boşanma davasının incelendiği görülmüştür. Başvurucunun şikâyeti doğrultusunda Başsavcılık tarafından yapılan değerlendirme neticesinde elde edilen bilgilerin anılan dava kapsamında kullanılmış olması ve ilgili mahkemenin bu bilgileri değerlendirmekte takdir yetkisi de gözetilerek bir değerlendirme yapıldığı anlaşılmıştır. Öte yandan Başsavcılığa anılan Hastane tarafından verilen cevapta başvurucunun hastane kayıtlarına ilişkin sorgulama ve çıktı alma işlemlerini A.G. isimli memurun yaptığı bildirilmiştir. Bu cevabi bilgi ile eşinin hastane kayıtlarını kendisinin ele geçirdiği yönündeki ikrarının çeliştiğini ileri süren başvurucunun soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin Başsavcılık tarafından karşılanmadığı görülmüştür. Bu bağlamda Başsavcılık tarafından eşle ilgili kişisel verilere diğer eşin erişme hakkının olduğu ön kabulüyle hareket edildiği, Başsavcılığın başvurucunun eşinin ne zaman ve nasıl bu bilgilere ulaştığı, hastane kayıtlarına girmek için şifre gerekip gerekmediği gibi hususları araştırmadığı görülmüştür. Ayrıca başvurucunun eşinin boşanma davasında 19/12/2018 tarihinde sunmuş olduğu dilekçesinde başvurucuya ait kişisel verileri edindiği anlaşılmasına rağmen Başsavcılığın anılan tarih öncesini kapsayacak şekilde bir araştırma yapmadığı, A.G.nin ifadesini de almadığı gözetildiğinde soruşturmanın genişletilip gerekli inceleme yapılmayarak olayın tam aydınlatılmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca yargılama süreci gözetildiğinde başvurucunun evlenmeden önceki tedavisiyle ilgili bilgileri eşine daha önce açıklamadığı, bununla birlikte kişisel veri mahiyetindeki bu bilgilerin eşi dâhil üçüncü kişilere verilmesi yönünde açık bir rızasının da olmadığı görülmüştür. Bu duruma rağmen Başsavcılık eşlerin diğer eş hakkında birinci dereceden yakını olması nedeniyle kişisel ve sağlık bilgilerine ulaşma hakkının bulunduğu, bu nedenle şüphelinin eyleminin mahremiyetin ve özel hayatın ihlali olarak değerlendirilemeyeceği şeklinde yasal dayanağı gösterilmeyen birtakım gerekçelerle sonuca ulaşmıştır. Bu gerekçenin keskin bir kabulden yola çıkılarak oluşturulduğu, istisnasız bir kural yaklaşımıyla ele alındığı, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ve hasta hakları bakımından kişiyi korumasız bıraktığı, ayrıca benzer müdahaleler yönünden caydırıcılığı olmadığı açıktır. Açıklanan bu gerekçenin temel hakların içerdiği güvenceleri koruduğu ve bu yönüyle ilgili ve yeterli olduğu söylenemez. Dolayısıyla olayın aydınlatılmasına yönelik esaslı iddiaların Başsavcılık tarafından araştırılmaması, bu suretle soruşturmanın derinleştirilmemesi ve yasal dayanağı gösterilmeyen gerekçelerle sonuca ulaşılması nedeniyle anayasal hakların güvence altına alınacak şekilde etkili ve özenli bir soruşturma yapıldığı söylenemeyecektir. Ayrıca gerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gerekse bu karara karşı yapılan itiraz neticesinde verilen karar incelendiğinde yargı mercilerince ulaşılan sonuçların kişisel verileri ve hasta haklarını koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçeler içermediği sabittir. Sonuç olarak soruşturmanın etkili ve özenli şekilde yürütülmesi konusunda kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların somut olayda yerine getirilmediği değerlendirildiğinden Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen özel hayata saygı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır. (Başvuru Numarası: 2019/20473)
Kişisel veri kanundan da anlaşılacağı üzere kişilere ait o kişiye münhasır her türlü veridir ve Anayasa ve Türk Ceza kanununda koruma altına alınmıştır. Kanun net bir şekilde kişisel verilerin kişinin rızası olmadan ya da kanunda gösterilen durumlarda haricinde söz konusu kişisel veriler ilgili ilgili herhangi bir eylemi hukuka aykırı olarak nitelendirmiştir.
"Kişilerin, sadece insan olması ve toplumdaki yeri, bazı değerleri kişisel veri hâline getirmektedir. Örneğin; kişinin adı, adresi, kimlik bilgileri, medeni durumu vb... Bunun yanında teknolojik gelişmeler nedeniyle gittikçe karmaşıklaşan toplum hayatındaki bir takım bilgiler de kişisel veri hâline gelmiştir. Örneğin; vatandaşlık numarası, banka hesap numarası, telefon numarası, elektronik posta adresi ve şifresi vb... Dolayısıyla farklı gruplandırmalar bulunmakla birlikte kişisel verilerin iki başlık altında toplanması mümkündür. Birinci grupta; insanın varoluşundan kaynaklanan kişiliğine ait bilgiler, ikinci grupta ise; teknolojinin gelişmesiyle insanın modern toplumda yer alması nedeniyle kendisine verilen ya da çeşitli hizmetlere ulaşmasında kullanılan bilgiler yer almaktadır. Ancak her iki grupta yer alan bilgilerin de kişisel veri olarak hukuk düzenindeki değeri ve korunmaları açısından bir fark bulunmamaktadır. TCK'nın 136. maddesindeki 'Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme' suçu, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Hukuka aykırı olarak kişisel verilerin başkasına verilmesi, kişisel verilerin yayılması ve kişisel verilerin ele geçirilmesi şeklindeki seçimlik hareketlerin birinin gerçekleştirilmesiyle suç işlenmiş olacaktır. 'Kişisel verileri bir başkasına verme' seçimlik hareketinde, maddede geçen 'başkası' gerçek bir kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilecek, veriler bu kişilere elden, posta ya da internet üzerinden elektronik posta ile vb. şekillerde verilebilecektir. Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü'nde 'Vermek'; 'Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek, düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek' şeklinde tanımlanmıştır. Bu seçimlik harekette verilerin hukuka uygun ya da aykırı yöntemle elde edilmiş olmasının önemi bulunmamakta olup önemli olan husus verme eyleminin hukuka aykırı olmasıdır. 'Kişisel verileri yayma' seçimlik hareketi de; internet üzerindeki bir web sitesinde kişisel verileri yayımlamak, birçok kişiye elektronik posta ile ya da telefondan kısa mesajla göndermek, yazılı ya da görsel medyada yayınlamak gibi çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilecektir; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü'nde 'Yaymak'; 'Birçok kimseye duyurmak, çevreye dağılmasına sebep olmak' biçiminde tanımlanmıştır. 'Kişisel verilerin ele geçirilmesi' seçimlik hareketi ise kişisel verilerin kayıtlı olduğu belgelerin alınması ya da kayıtlı olduğu bilişim sisteminden ele geçirilmesi vb... şekillerde gerçekleştirilebilecektir. Ele geçirme fiili, başkasının hâkimiyeti altında bulunan bir kişisel verinin, failin hâkimiyeti altına girmesi ile gerçekleşmiş olacaktır. Bu suçta herhangi bir neticenin gerçekleşmesi aranmadığından maddede sayılan seçimlik hareketlerin yapılmasıyla suç oluşacaktır. Bu açıdan TCK'nın 136. maddesindeki 'Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme' soyut bir tehlike suçudur. Bu maddede düzenlenen suç genel kastla işlenen bir suç olup suçun oluşumu için saik aranmaz."Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 8/12/2022 tarihli ve E.2018/12-611, K.2022/784
MADDE 17- (1) Kişisel verilere ilişkin suçlar bakımından 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 135 ila 140 ıncı madde hükümleri uygulanır.
(2) Bu Kanunun 7 nci maddesi hükmüne aykırı olarak; kişisel verileri silmeyen veya anonim hâle getirmeyenler 5237 sayılı Kanunun 138 inci maddesine göre cezalandırılır.(6698 madde 17)
Kişisel verilerin kaydedilmesi
Madde 135- (1) Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Kişisel verinin, kişilerin siyasi, felsefi veya dini görüşlerine, ırki kökenlerine; hukuka aykırı olarak ahlaki eğilimlerine, cinsel yaşamlarına, sağlık durumlarına veya sendikal bağlantılarına ilişkin olması durumunda birinci fıkra uyarınca verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme
Madde 136- (1) Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek:17/10/2019-7188/17 md.) Suçun konusunun, Ceza Muhakemesi Kanununun 236 ncı maddesinin beşinci ve altıncı fıkraları uyarınca kayda alınan beyan ve görüntüler olması durumunda verilecek ceza bir kat artırılır.
Nitelikli haller
Madde 137- (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, İşlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
Verileri yok etmeme
Madde 138- (1) Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde bir yıldan
iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) (Ek: 21/2/2014-6526/5 md.) Suçun konusunun Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ortadan kaldırılması veya yok edilmesi gereken veri olması hâlinde
verilecek ceza bir kat artırılır.
Şikayet
Madde 139- (1) Kişisel verilerin kaydedilmesi, verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme ve verileri yok etmeme hariç, bu bölümde yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlıdır.
Kişisel verilerin kaydedilmesi suçunun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA'sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir; ancak, herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler, yasal anlamda “kişisel veri” olarak değerlendirilemez, aksinin kabulü; anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçlar doğurur, bu nedenle, bir kişisel bilginin, açıklanan anlamda “kişisel veri” kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da tespit edilmesi gerekir. Ayrıca; bir özel hayat görüntüsü ya da sesinin, “kişisel veri” olduğunda kuşku bulunmamakta ise de, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü ya da sesinin, bilgisi dışında, resim çekme veya kaydetme özelliğine sahip aletle belli bir elektronik, dijital, manyetik yere sabitlenmesi TCK'nın 134/1. maddesinin 2. cümlesinde; rızası dışında ifşa edilmesi; yani, yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, aleniyet kazandırılması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması TCK'nın 134/2. maddesinde özel hayatın gizliliğini ihlal suçu kapsamında düzenlendiğinden, kişinin özel hayatına ilişkin görüntüsü, fotoğrafı ya da sesi, yasal anlamda, TCK'nın 135. maddesi kapsamında kişisel veri olarak değerlendirilemez. Kişinin özel yaşam alanı içerisinde yer almayan görüntüsü, fotoğrafı ya da sesinin rızaya aykırı olarak kaydedilmesi veya kullanılması ise, kişilik hakkının ihlali olarak değerlendirilebilir ve sanığın suç oluşturmayan eylemi özel hukuk yaptırımlarına konu olabilir. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; katılan F..ile sanık A.. aynı mevkide eczane işletmekte olup, sanık A.. eşi olan diğer sanık A.. işyerinde işçi olarak çalıştığı ve sanıklarla katılan arasında ticari rekabet ve önceye dayalı husumet bulunduğu, sanıkların, katılan F..eczanesini hangi saatte açıp, hangi saatte kapattığı, hafta sonu çalışıp çalışmadığı, gelen müşterilerinin sayısı ve kim oldukları, hangi arkadaşlarının onu ziyaret ettiği gibi hususları tespit etmek amacıyla, iş yerinin çatı katına yerleştirdikleri güvenlik kamerasının yönünü, katılan F.. işlettiği eczaneye doğru çevirip, sürekli çekim yaparak elde ettikleri görüntüleri, kameranın bağlı bulunduğu bilgisayara kaydettikleri iddia ve kabulüne konu olayda, Şikayete konu görüntülerin kaydedildiği bilgisayara ait hard disk üzerinde yapılan inceleme sonucu hazırlanan 07.09.2010 tarihli bilirkişi raporu ve dosya içeriğine göre; sanıklar tarafından iş yerine yerleştirilen iki adet güvenlik kamerasının 01.07.2008 tarihinden itibaren kendi eczanelerinin iki farklı alanındaki görüntüleri çekmeye başladığı, katılan F..eczanesini açtığı 07.11.2008 tarihinden 13 gün sonra ise kamera sayısının üçe çıktığı, üçüncü kameranın yönünün, önceleri yüksek bir yerden, daha sonra ise daha düşük bir konumdan, katılan F.. tarafından işletilmekte olan karşı eczaneyi görecek şekilde ayarlandığı anlaşılmakta ise de, Katılanın işlettiği eczanenin dış kısmını, zaman zaman eczane önünde duran ya da eczaneye giriş-çıkış yapan insanlarla ve zaman zaman kepenkleri indirilmiş halde gösteren görüntüler, katılana ait “kişisel veri” olarak kabul edilemeyeceği gibi, söz konusu görüntülerin, katılanın özel yaşam alanına ilişkin ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte olmadığı da nazara alındığında, sanıkların üzerlerine atılı kişisel verilerin kaydedilmesi suçundan beraatlerine karar verilmesi gerekirken, yasal ve yeterli olmayan yazılı gerekçelerle, sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmesi, Kabul ve uygulamaya göre de: 1- Hükümlerin esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında, sanıklara hükmedilen hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, sanıklar hakkında belirlenen tam gün sayısının gösterilmemesi suretiyle TCK'nın 52/3. maddesine aykırı hareket edilmesi, 2- Katılanın maddi bir zararının tespit edilmediği olayda, kişilik özellikleri olumlu değerlendirilerek, hükmedilen 1 yıl hapis cezaları adli para cezasına çevrilen ve dosya içeriğindeki delillere göre olumsuz bir kişiliği belirlenemeyen sabıkasız sanıklar hakkında, 6008 sayılı Kanunun 7. maddesiyle CMK'nın 231. maddesinin altıncı fıkrasına eklenen, “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” düzenlemesi de nazara alınıp, sanıkların kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyecekleri hususunda ulaşılacak kanaate göre, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin düzenlemenin uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesi gerekirken, “Sanıkların dosya kapsamına göre yeniden suç işlemeyecekleri konusunda mahkememizde olumlu kanaat oluşmaması nedeniyle suç işleme eğilimlerinin olumsuz olarak değerlendirilmesi nedeniyle” şeklindeki soyut ibarelere dayalı olarak sanıklar hakkındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmamasına karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2013/9669 Karar Numarası: 2014/3760 Karar Tarihi: 17.02.2014
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya içeriğine ve aksi kanıtlanamayan savunmaya göre; aralarındaki anlaşmazlıklar nedeniyle eşi ile ayrı yaşamaya başlayan sanığın, olay tarihinde, çocuğunu görmek için babası ile birlikte eşinin ve annesi olan müşteki S.’ın oturduğu eve gittiği, burada bulundukları sırada aralarındaki anlaşmazlıkları da konuştukları, daha önce kayın validesinin kendisine iftira ve tehditte bulunduğunu düşünen sanığın yanında getirdiği kamera cihazını açık tutarak aralarında geçen konuşmaları kaydedip oluşturduğu CD’yi delil olarak şikayet dilekçesi ekinde savcılığa verdiği olayla ilgili olarak başlatılan adli soruşturma sonucunda, sanık hakkında TCK’nun 135/1. maddesinden dava açılıp mahkemece, sanığın eylemi sabit kabul edilerek TCK’nun 135/1. maddesi uyarınca cezalandırılmalarına karar verilen olayda, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına ve oluşa göre, sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak; 1- Sanığın babası, ayrı yaşadığı eşi ve kayın validesi ile aralarında geçen konuşmaların TCK’nun 133/2. maddesine göre “söyleşi” niteliğinde olduğu halde, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçelerle ve suç vasfında yanılgıya düşülerek, müştekiye ait konuşmaların “kişisel veri” olduğu sonucuna varılıp sanığın TCK’nun 135/1. maddesine göre cezalandırılmasına karar verilmesi, 2- Kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği gözetildiğinde, bahse konu konuşmaları içeren dökümleri, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın eyleminde hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket etmediği gözetilerek, atılı suçun unsurları itibariyle oluşmadığı halde sanığın beraati yerine, yazılı şekilde ve yetersiz gerekçe ile mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı olup, YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2013/14958 Karar Numarası: 2014/3723 Karar Tarihi: 17.02.2014
"... TCK'nın 136. maddesinde tıpkı 135. maddesinde olduğu gibi korunan hukuki değer genel olarak kişilerin özel hayatı ve hayatın gizli alanı, özelde ise kişisel verilerdir. Bu düzenlemeler ile tüm kişisel veriler koruma altına alındığından kişisel verilerin mutlaka gizli olması zorunlu değildir. Gizli olmayan ve herkes tarafından bilinen kişisel veriler de hukuka aykırı eylemlere karşı korunmalıdır. Zira kişisel verilerin korunmasına ilişkin suçlarda korunan hukuki değer 'sır' olmayıp, verinin ilgilisi olan kişinin kişilik haklarıdır.(Murat Volkan Dülger, Bilişim Suçları ve İnternet İletişim Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2014, 4. bası, s.579, 588-593) TCK'nın 136. maddesindeki 'verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme' suçu, seçimlik hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Hukuka aykırı olarak kişisel verilerin başkasına verilmesi, kişisel verilerin yayılması ve kişisel verilerin ele geçirilmesi şeklindeki seçimlik hareketlerin birinin gerçekleştirilmesiyle suç işlenmiş olacaktır. 'Kişisel verileri bir başkasına verme' seçimlik hareketinde, maddede geçen 'başkası' gerçek bir kişi olabileceği gibi tüzel kişi de olabilecek, veriler bu kişilere elden, posta ya da internet üzerinden elektronik posta ile vb. şekillerde verilebilecektir. Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde 'vermek'; 'üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek, düşünce veya bilgi anlatan şeyleri başkalarına iletmek, bildirmek' şeklinde açıklanmıştır. Bu seçimlik harekette verilerin hukuka uygun ya da aykırı yöntemle elde edilmiş olmasının önemi bulunmamakta olup, önemli olan husus verme eyleminin hukuka aykırı olmasıdır. 'Kişisel verileri yayma' seçimlik hareketi de çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilecektir; internet üzerindeki bir web sitesinde kişisel verileri yayınlamak, birçok kişiye elektronik posta ile ya da telefondan kısa mesajla göndermek, yazılı ya da görsel medyada yayınlamak gibi... Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde 'yaymak'; 'birçok kimseye duyurmak, çevreye dağılmasına sebep olmak' olarak açıklanmıştır. 'Kişisel verilerin ele geçirilmesi' seçimlik hareketi ise; kişisel verilerin kayıtlı olduğu belgelerin alınması ya da kayıtlı olduğu bilişim sisteminden ele geçirilmesi vb... şekillerde gerçekleştirilebilecektir. Ele geçirme fiili, başkasının hakimiyeti altında bulunan bir kişisel verinin, failin hakimiyeti altına girmesi ile gerçekleşmiş olacaktır. Bu suçta herhangi bir neticenin gerçekleşmesi aranmadığından maddede sayılan seçimlik hareketlerin yapılmasıyla suç oluşacaktır. Bu açıdan TCK'nın 136. maddesindeki 'verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme' soyut bir tehlike suçudur. Uyuşmazlığın çözümlenmesi açısından, kişisel verileri hukuka aykırı olarak verme, yayma veya ele geçirme suçundaki hukuka uygunluk nedenleri üzerinde de durulmalıdır. 5237 sayılı TCK'nın esas aldığı ve suçun bir haksızlık olarak tanımlandığı suç teorisinde suçun unsurları; maddi unsurlar, manevi unsurlar ve hukuka aykırılık unsuru olmak üzere üç başlık altında toplanmaktadır. Uyuşmazlıkla yakından ilgili olan hukuka aykırılık, suçu oluşturan haksızlığın niteliği olup hukuka aykırılık ile kastedilen husus fiilin hukuk sistemiyle çatışması ve hukuk sistemine aykırı olmasıdır. 5237 sayılı Kanunda bazı suç tanımlarında 'hukuka aykırı olarak', 'hukuka aykırı başka bir davranışla', 'hukuka aykırı diğer davranışlarla', 'hukuka aykırı yolla', 'hukuka aykırı yollarla' gibi ifadelere yer verilmiştir. Bu ifadelerin geçtiği suçlarda failin, işlediği fiilin hukuka aykırı olduğunu bilmesi, yani bu konuda doğrudan kastla hareket etmesi gerekmektedir. 5237 sayılı TCK'da hukuka uygunluk sebepleri; a- Kanunun hükmünü yerine getirme (m.24/1), b- Meşru savunma (m.25/1), c- İlgilinin rızası (m.26/2), d- Hakkın kullanılması (m.26/1) olarak kabul edilmiştir. Sayılan hukuka uygunluk nedenlerinden konumuzla ilgili olan kanunun hükmünü yerine getirme, ilgilinin rızası ve hakkın kullanılması hususlarınınayrıntılı olarak ele alınmasında fayda bulunmaktadır. Nitekim TCK'nın 135. maddesinin gerekçesinde; 'Bu suçun oluşabilmesi için, kişisel verilerin hukuka aykırı bir şekilde kayda alınması gerekir. Kişinin rızası ile kendisiyle ilgili bilgilerin kayda alınmasının suç oluşturmayacağı muhakkaktır. Belirli nitelikteki kişisel verilerin kayda alınması kanun hükmünün gereği olarak yapılmaktadır. Bu bakımdan, çeşitli kamu kurumlarında verilen kamu hizmetinin gereği olarak kişilerle ilgili bazı bilgiler, ilgili kanun hükümlerine istinaden kayda alınmaktadırlar. Bu durumlarda, söz konusu suç oluşmayacaktır' denilmektedir."Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17/6/2014 tarihli ve E.2012/12-1510, K.2014/331
“… kişisel veri; kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak tanımlanmış olup; kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir. Herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda ‘kişisel veri’ olarak kabul edilmekte ise de, anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, maddenin uygulamasında, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve failin eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.”Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 16/10/2023 tarihli ve E.2023/5125, K.2023/3979