KASTEN YARALAMA SUÇUNDA İSPAT

Türk Ceza Kanunda madde 86 ‘a bakıldığında

Kasten yaralama
Madde 86- (1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıl altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) (Ek fıkra: 31/3/2005 – 5328/4 md.) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki şikâyeti üzerine, altı aydan bir yıl altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(Ek cümle:12/5/2022-7406/3 md.) Suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz.
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe, boşandığı eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silahla,
f) (Ek:14/4/2020-7242/11 md.) Canavarca hisle,
İşlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.
  • 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Suça teşebbüs başlıklı 35. maddesinde; Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur hükmü yer almaktadır. Buna göre suça teşebbüs, işlenmesi kastolunan bir suçun icrasına elverişli araçlarla başlanmasından sonra, elde olmayan nedenlerle suçun tamamlanamamasıdır. Maddenin açık hükmüne göre, icra hareketlerinin yarıda kalması ya da sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri gelmelidir. Öte yandan, suça teşebbüsle ilgili değerlendirme yapılabilmesi, failin hangi suçu işlemeyi kastettiğinin belirlenmesini gerektirir ki buna sübjektif unsur denir. Failin gerçekleştirdiği davranış ile bir suçu işlemeye teşebbüs edip etmediğini, eğer etmişse hangi suça teşebbüs ettiğini belirleyebilmek için öncelikle kastın varlığının belirlenmesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, tıpkı tamamlanmış suçta olduğu gibi, teşebbüs aşamasında kalan suçta da, işlenmek istenen suç tipindeki bütün unsurlar failce bilinmelidir. (İçel Suç Teorisi, Kayıhan İçel, Füsun Sokullu-Akıncı, İzzet Özgenç, Adem Sözüer, Fatih S. Mahmutoğlu, Yener Ünver 2. Kitap, 2. Baskı, İstanbul, 2000, s.315.) Bu husus, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 04.06.1990 gün ve 101- 156 sayılı kararında da; Teşebbüste aranan kast, icrasına başlanmış cürmü teşebbüs aşamasında bırakma kastı olmayıp, söz konusu suçu tamamlamaya yönelmiş kasttır şeklinde açıklanmıştır. Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, çözülmesi gereken konu sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun belirlenmesine ilişkindir. 5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun yasal tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 08.07.2003 gün ve 196-212, 30.09.2003 gün ve 226-229, 08.07.2008 gün ve 88-184 ile 31.03.2009 gün ve 248-82 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında da açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesi sırasında; fail ile mağdur arasındaki husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânının olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmaktadır. Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken kıstaslar farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Katılanın sanığın kardeşinin eşi olduğu, olay tarihinde ahıra eşya koyma meselesi yüzünden tartıştıkları, katılanın hakaret ederek üzerine yürümesi nedeniyle yaşanan boğuşma esnasında sanığın, hareketli ortamda bıçakla katılanın sol batın, baş, sol omuz, sol kol ve boyun bölgesine toplam 5 darbe vurduğu, batına nafiz bir adet yaralanmanın herhangi bir iç organ veya damar yaralanması meydana getirmeksizin hayati tehlikeye neden olduğu, diğer yaraların ise yumuşak doku seyirli olup basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olduğu, katılanın 100-150 metre kaçtıktan sonra düşüp bayıldığı, katılanın peşinden koşmayan sanığın olay yerinden kaçtığı şeklinde gerçekleşen olayda, sanıkla katılan arasında öldürmeyi gerektirir herhangi bir husumetin bulunmaması, suçta kullanılan bıçak öldürme eylemini gerçekleştirmeye elverişli olduğu halde, sanığın beş darbesinden yalnızca bir tanesinin iç organ ve damar harabiyeti meydana getirmeksizin hayati tehlikeye yol açıp, diğerlerinin ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması, sanığın yaralı halde kaçan katılanı yakalayıp eylemine devam etme imkânı varken devam etmemiş bulunması hususları birlikte göz önüne alındığında, sanığın eyleminin kasten yaralama olarak kabulü gerekmektedir. Bu itibarla, yerel mahkemenin direnme kararı yerinde olmadığından bozulmasına, bozma nedeni ve tutuklulukta geçen süreye göre de sanığın tahliyesine karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Genel Kurul Üyesi; sanığın eylemi kasten öldürme suçuna teşebbüs niteliğinde olduğundan yerel mahkeme hükmünün onanması gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır. YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas Numarası: 2013/1-716 Karar Numarası: 2013/627 Karar Tarihi: 24.12.2013

Kasten yaralama suçunda fail Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olması nedeniyle, hapis cezası ile cezalandırılır. Buna göre kasten yaralama eyleminden vücuda acı verme sağlığı veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olacak bir eylem gerekmektedir. Burada kast kelimesi nedeniyle fail eylemi ve neticeyi bilmeli ve istemelidir. Bu husus kasten yaralama suçundaki kastın 2 unsurudur.

Olay tarihinde katılan …’ın arkadaşları ile bir piknik alanında bulunduğu sırada eski eşi olan sanık … ve birlikte olduğu sanık … ile karşılaştıkları, sanık …’nın eski eşi …’ı görür görmez çantasından çıkardığı ruhsatsız tabancayı diğer sanık …’ya verdiği, “vur, öldür bunları” dediği, bunun üzerine sanık …’nın eline aldığı tabanca ile katılan …’a doğru 2-3 el ateş ettiği, …’ın isabet almayıp kaçmaya başladığı, … ile aynı grupta bulunan arkadaşı …’e mermi isabeti ile …’in ağır (4.) derece kemik kırığı meydana gelecek şekilde yaralandığı, katılan …’ın kaçması ile sanık …’nın kovalamaya başladığı, bacağına ateş edip yere düşürdüğü, yerde iken tekrar ateş ettiği, katılan …’ın derin yumuşak doku yaralanması sonucu basit tıbbi müdahale ile giderilemez şekilde yaralandığı anlaşılmıştır.

2. Adli raporlar, katılan, müşteki ve tanık anlatımları, sanıkların savunmaları, bozma öncesi ve sonrası yargılama sürecine ait evraklar dosya arasında bulunmaktadır.

3. Hukukî süreç başlığı altında (2) numarada gösterilen bozma ilâmının gereklerinin yerine getirildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE

1. Sanık … hakkında …’a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hüküm yönünden;

Katılan …’ın, sanık … ve …’nın birlikte yaşadığı sanık …’yı tehdit ettiğine, cezaevinden aramak suretiyle rahatsız ettiğine dair aksi kanıtlanamayan sanık savunmaları karşısında, bozma öncesi hükümde sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulandığı, bu konuda bozma sebebi de bulunmadığı halde, inceleme konusu hükümde sanık lehine asgari oranda haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırı bulunmuştur.

2. Sanık … hakkında kurulan hüküm yönünden;

a. 6136 sayılı Kanun’a muhalefet suçundan kurulan iki hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Sanıktan bir adet ruhsatsız tabanca ve bir adet yasak bıçak ele geçirilmiş olması karşısında, eylemin tek suç olarak kabulü ile 5237 sayılı Kanun’un 44 üncü maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı uyarınca en ağır cezayı gerektiren fiilden hüküm kurulması, buna göre de sadece 6136 sayılı Kanun’un 13 üncü maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan ruhsatsız tabanca taşımak suçundan dolayı silah sayısı dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayin edilmek suretiyle mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, hukuka aykırı bulunmuştur.

b. …’e yönelik hükümde;

Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan ve dosya kapsamına göre yeterli olduğu anlaşılan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasıfları ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği, …’ten kaynaklanan ve sanığa yönelen haksız söz ve hareket bulunmadığı, kastın belirlenmesi ile kurulan hükümde isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz sebepleri reddedilmiştir.

c. …’a yönelik hükümde;

Katılan …’ın sanık … ve …’nın birlikte yaşadığı sanık …’yı tehdit ettiğine, cezaevinden aramak suretiyle rahatsız ettiğine dair aksi kanıtlanamayan sanık savunmaları karşısında, bozma öncesi hükümde sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin asgari oranda uygulandığı, bu konuda bozma sebebi de bulunmadığı halde, inceleme konusu hükümde sanık lehine asgari oranda haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırı bulunmuştur. YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2022/14589 Karar Numarası: 2023/3403 Karar Tarihi: 22.05.2023

Anayasanın 17. maddesi de kasten yaralama suçuna ilişkindir . Maddeye göre kimsenin vücuduna rızası olmaksızın ya da kanunun emredici hükümleri dışında dokunulamaz. Kasten yaralama ya da kasten öldürme suçlarında hukuka uygunluk nedenleri de madde 17 de sayılmıştır .

I. Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı
Madde 17 – Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. (…)12 meşru müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması (…)13 veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü dışındadır. ( ANAYASA MADDE 17 )
Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan " süpheden sanık yararlanır" ilkesi uyarınca, sanığın üzerine atılı suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti yargılama aşamasında toplanan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Bu açıklamalar doğrultusunda sanığın aşamalarda suçlamaları kabul etmemesi, dinlenen tanıkların iddia edilen eylemlere dair bir beyanlarının olmaması ve genel olarak sanığın müşteki ve katılanlar tarafından dövüldüğünü beyan etmeleri, iddia edilen bıçak ve küreğin ele geçirilememesi, müşteki ...'in soruşturma aşamasında, sanığın kendisine vurmaya çalıştığını, kendisini korumak amacıyla sanığa birkaç tane yumruk attığını, sonra kendilerini ayırdıklarını, kimsenin kendisini dövmediğini ve sağlık durumunun iyi olması nedeniyle hastaneye sevk edilmek istemediğini beyan etmesi ve sanığın bıçakla tehdit eyleminden bahsetmemesi, kovuşturma evresinde ise bu beyanı ile çelişki oluşturacak şekilde sanıkla yumruklaştıklarını ve karşı tarafta bıçak olduğunu beyan etmesi, müşteki hakkında yaralandığına dair herhangi bir adli rapor düzenlenmemesi, müştekinin oğlu olan ...'in de soruşturma aşamasında bıçakla tehdit eyleminden bahsetmeyerek, kasten yaralama suçuna ilişkin ise babası ... ile aynı doğrultuda beyanda bulunması ancak kovuşturma evresinde sanığın elindeki kürekle babası ...'in başına vurduğunu ve kavga esnasında sanığın oradan ayrılıp elinde bir kasap bıçağı ile geri döndüğünü, bu bıçak ile amcası ...'i bıçaklamak istediğini ancak yapamadığını beyan etmesi ve müştekinin beyanından başka sanığın savunmasının aksini ispata elverişli somut delil bulunmadığı gözetilmeden müşteki ... ile katılan ...'in beyanlarının ne şekilde sanık savunmalarına üstün tutulduğu ve sanığın ne şekilde atılı suçları işlediği yeterince açıklanıp tartışılmadan yetersiz gerekçe ile sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2020/32372 Karar Numarası: 2021/23802 Karar Tarihi: 07.10.2021

a) Mağdur …’un 17.10.2010 tarihinde Gaziantep Devlet Hastanesinden alınan raporunda “alnın ortasında 4 cm’lik kesi olduğu ve plastik cerrahi uzmanının görmesi gerektiğinin” belirtilmesi karşısında, mağdurun yaralanmasının yüzde sabit iz oluşturup oluşturmadığı yönünde rapor alınmadan hüküm kurulduğu anlaşıldığından, mağdurun tüm raporları ve tedavi evrakları birlikte en yakın Adli Tıp Şube Müdürlüğüne sevkedilip bu hususta kati rapor alındıktan sonra, sanığın hukuki durumunun tespit ve tayini gerektiği gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre;

b) Sanığın cezasından “ilk haksız hareketin kim tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edilemediği” şeklindeki gerekçe ile haksız tahrik hükümlerini düzenleyen TCK’nin 29. maddesi uyarınca (¼) oranında indirim uygulanması gerekirken, TCK’nin 3. maddesinde belirtilen orantılılık ilkesine aykırı olarak (½) oranında indirim uygulanmak suretiyle eksik ceza tayin edilmesi,

c) Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas – 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 6723 sayılı Kanunun 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 Sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesi gereğince ceza süresi yönünden kazanılmış hakkı saklı tutulmak suretiyle BOZULMASINA,YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2017/15182 Karar Numarası: 2018/10330 Karar Tarihi: 31.05.2018

  • Katılana ait geçici ve kesin raporlar, hastane müşahade evrakları ve soruşturma dosyasının tümüyle Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kuruluna gönderilerek katılanda kaç adet yara bulunduğu, her bir yaranın vücut boşluğuna nafiz olup olmadığı, iç organlarda yaralanma meydana getirip getirmediği, hayati tehlike oluşturup oluşturmadığı, basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek nitelikte olup olmadığı hususlarında kanaat oluşturmaya yeterli rapor aldırılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz raporlarla yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırıYARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2014/4175 Karar Numarası: 2015/4180 Karar Tarihi: 29.06.2015
  • Maddenin birinci fıkrasında kasten yaralama suçunun tanımı yapılmış, kişinin vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan her davranış, yaralama olarak kabul edilmiş, madde gerekçesinde bu husus açıkça vurgulanmıştır. Kasten yaralama suçunda korunan hukuki yarar, kişinin vücut dokunulmazlığı ve beden bütünlüğüdür. Suçun konusu, mağdurun acı verilen veya bozulan bedeni veya ruhsal varlığıdır. Failin yaptığı hareket sonucu, maddede belirtilen sonuçlardan biri meydana gelirse, kasten yaralama suçunun oluşacağında tereddüt bulunmayıp, bu sonuçları doğurmaya elverişli her türlü hareketle kasten yaralama suçunun işlenmesi mümkündür. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 2 yıldır resmî nikâh ile evli olup sorunları nedeniyle ayrı yaşayan katılan … ile sanık …’in, katılan …’nin hamileliğinden dolayı sancıları başlaması nedeniyle birlikte M. Hastanesine gittikleri, yanlarında 14 aylık müşterek çocuklarının da bulunduğu, asansörle yukarı katlara çıkarken çocuğun elinin asansöre sıkışması nedeniyle aralarında tartışma yaşandığı, katılanın, tartışma sırasında sanık tarafından boğazının sıkıldığını, nefes almakta zorluk çektiğini iddia ederek şikâyetçi olduğu, katılan hakkında yutkunma zorluğu ve boynunun her iki yanında hiperemi bulunduğuna dair rapor düzenlendiği, herhangi bir görgü tanığının bulunmadığı olayda; katılanın, yaşanan tartışma sırasında sanığın boğazını eliyle sıktığına ilişkin aşamalardaki istikrarlı beyanları, bu beyanlarla örtüşen ve katılanın boynunda hiperemi olduğu ve yutkunma zorluğu bulunduğuna dair adli rapor içerikleri ile müşterek çocuklarının kolunun asansöre sıkışması nedeniyle aralarında tartışma çıktığını kabul eden sanığın savunması birlikte değerlendirildiğinde, sanığın üzerine atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğu anlaşıldığından dosya içerisindeki adli raporla da örtüşmeyen gerekçe ile Yerel Mahkemece sanığın beraatine karar verilmesinde isabet bulunmadığı kabul edilmelidir. Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın kasten yaralama suçunun sabit olduğu gözetilmeden beraatine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir. YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas Numarası: 2017/307 Karar Numarası: 2020/387 Karar Tarihi: 29.09.2020
  •  
  • Mağdur …’un 17.10.2010 tarihinde Gaziantep Devlet Hastanesinden alınan raporunda “alnın ortasında 4 cm’lik kesi olduğu ve plastik cerrahi uzmanının görmesi gerektiğinin” belirtilmesi karşısında, mağdurun yaralanmasının yüzde sabit iz oluşturup oluşturmadığı yönünde rapor alınmadan hüküm kurulduğu anlaşıldığından, mağdurun tüm raporları ve tedavi evrakları birlikte en yakın Adli Tıp Şube Müdürlüğüne sevkedilip bu hususta kati rapor alındıktan sonra, sanığın hukuki durumunun tespit ve tayini gerektiği gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2017/15182 Karar Numarası: 2018/10330 Karar Tarihi: 31.05.2018

Kasten yaralama suçunda ve diğer suçlarda da olduğu gibi sanığın üzerine atılı suçları ispatla mükellef makam iddia makamıdır. Sanık kendi suçsuzluğunu ispatla mükellef değildir. Söz konusu 2 yargıtay kararında da sanığın üzerine kasten yaralama suçunun işlenip işlenmediğinde ölçüt adli rapor olmaktadır. Aynen cinsel suçlarda olduğu gibi mağdurun ısrarla sanığın suç işlediğine yönelik beyanları sanığın üzerine atılı suçu ispatladığını göstermez. Sanığın üzerine atılı suç hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ispat edilmelidir. Kasten yaralama suçunda sanığın mahkumiyeti dışında bir karar verilebilmesi için sanığın kusuru olmamalı , olayda meşru müdafa hakkın kullanılması ya da sanığın kusurunu engelleyen öngürülemeyen bir olay neticesinde mağdur kasten yaralama eylemine maruz kalmalıdır.

Yerel mahkeme ise 18.11.2011 gün ve 318-231 sayı ile;

  • “… Tüm dosya kapsamı incelendiğinde olay tarihinden önce sanık E. C. ile katılan F. B. arasında başka olaylar sebebiyle husumet bulunduğu ve sanıkların olay tarihinde kavga ettikleri anlaşılmıştır. Dosyadaki bilgilere göre tanık M. olay anında bilgisayarları tutması sebebiyle olayı tam olarak görememiş fakat gördüğü kadarıyla tartışmanın kısa sürdüğünü ve katılan F.’nin sanığa arkasından vurduğunu belirtmiştir. Diğer tanık Z. S. ise olayı baştan sona gördüğünü ve tarafları kendisinin ayırdığını, olay sırasında F.’nin E. C.’a vurduğunu fakat E. C.’un F.’ye vurmadığını açık ve net bir şekilde belirtmiştir. Ayrıca olay tarihinden çok sonra alınan 2. doktor raporları incelendiğinde ilk doktor raporunda E. C. için sadece yumuşak doku zedelenmesi mevcut olduğu halde 2. doktor raporunda bu yaralanmanın künt cisimle olabileceği kanaati belirtilmiştir. Bu sebeple her ne kadar 2. doktor raporunda F.’nin yaralanması künt cisimle olabileceği kanaati belirtilmiş ise de, E. hakkındaki 2. doktor raporunun ciddiyetsizliği, ihtimal üzerine kurulu olması, F. hakkındaki 2. doktor raporunun da ihtimal üzerine kurulu olması ve aynı doktor tarafından verilmiş olması sebebiyle dikkate alınmaması gerekir. Yine sanık E. C. duruşmadaki beyanlarında F. B.’ın yaralanmasının tarafların birbirinden ayrılması için başka şahısların araya girmesi sırasında meydana gelmiş olabileceğini belirtmiş olması ve katılan F.’nin araya giren başka şahıslar tarafından sehven yaralanabileceği ihtimali de dikkate alınarak yukarıdaki sayılan tüm bu sebeplerle sanığın kasten yaralama suçunu işlediğinin kesin, açık, net bir şekilde ortaya konulamadığı…”, Gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar vermiştir.Katılan sanık F.’nin suç tarihinde mal müdürlüğüne gelmesiyle başlayan olayda, önce katılanın sıra bekleyen sanığın ensesine, ardından da sanığın katılanın başına vurmak suretiyle birbirlerini basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladıkları, katılanın iddiasının doktor raporu ile tıbben doğrulandığı ve olayı gören tanık M.’nın beyanlarıyla da desteklendiği anlaşıldığından, sanık E. C.’un katılan sanık F.’ye yönelik kasten yaralama suçunu işlediğinin kabulü gerekmektedir. Bu nedenle, sanığın kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yeterli delil bulunmadığından bahisle beraatine hükmolunması isabetsizdir. Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, sanık E. C.’un üzerine atılı kasten yaralama suçunun sabit olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas Numarası: 2013/2-292 Karar Numarası: 2014/289 Karar Tarihi: 27.05.2014
  • Müşteki Mehmet Safa hakkında düzenlenen Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin 03/07/2011 tarihli raporunda müştekinin yaralanmasının “basit tıbbi müdahale ile giderilemez” nitelikte olduğu belirtildiği halde, bozma sonrası aldırılan … Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 06/03/2018 tarihli raporunda müştekinin yaralanmasının “basit tıbbi müdahale ile giderilebilir” nitelikte olduğunun belirtilmesi karşısında; raporlar arasındaki açık çelişki nedeniyle, müştekinin yaralanmasının basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu İlgili İhtisas Kurulundan yeniden aldırılacak rapor sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Bozmayı gerektirmiş, YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas Numarası: 2022/137 Karar Numarası: 2022/2819 Karar Tarihi: 13.04.2022